Atlantis

İlk defa Yunan filozofu Eflatun tarafından Timaeus ve Critias diyaloglarında anılmıştır. Eflatun’a göre Herkül sütunlarının ötesinde yer alan, Batı Avrupa ve Afrika’nın büyük bir bölümünü fethetmiş bir deniz ülkesidir. Atlantis ülkesi Eflatun’dan 8000 bin yıl önce, Atina’yı başarısız bir ele geçirme teşebbüsünün akabinde ve doğal bir afet sonucu dalgalar tarafından yutulmuştur.

Eflatun’un diyaloglarında yer alan bu hikaye, kimilerine göre onun bir teorisini desteklemek üzere uydurduğu bir efsaneden başka bir şey değildir. Kimine göre ise Eflatun gerçek bir olayı anlatmak istemiştir. Bazı akademisyenler ise Eflatun’un anlattığı olayın Tera patlaması gibi büyük volkanik olaylardan birine işaret ediyor olabileceğini söylemektedirler.

Atlantis’in olası varlığı klasik çağ boyunca tartışılagelmiştir ama genellikle kabul görmemiştir. Orta çağ boyunca ise neredeyse tamamen unutulan hikaye, modern çağın başlangıcında hümanistler tarafından yeniden keşfedilmiştir. Eflatun’un tasvirleri bazı Rönesans yazarlarının ütopik çalışmalarına ilham kaynağı olmuştur. Bunlar arasında Francis Bacon’un “New Atlantis” isimli kitabı sayılabilir. Atlantis, bugüne gelinceye dek pek çok kitaba, filme ve bilgisayar oyunlarına malzeme teşkil etmiştir.

Francis Bacon’un 1627 yılında yayınladığı New Atlantis isimli roman, Bensalem adını verdiği ve Amerika’nın batı kıyılarında yerleşik ütopik bir topluluğu anlatmaktadır. Romandaki karakterlerden biri Eflatun’un anlattığına benzer bir Atlantis ülkesini ve tarihini anlatmakta ve bu ülkenin Amerika’da olduğunu öne sürmektedir.

19. yüzyılın ikinci yarısında, Charles Etienne Brasseur de Bourbourg ve Edward Herbert Thompson gibi bazı Amerika kıtası araştırmacıları, Atlantis’in Maya ve Aztek medeniyetleriyle ilişkili olduğu sonucuna varmışlardır.

1882 yılında Amerikalı politikacı Ignatius Donnely tarafından yayınlanan Atlantis: Tufan Öncesi Dünya (Atlantis: the Antediluvian World) isimli kitap, kamuoyunun ilgisini yeniden bu konuya çekmiştir. Eflatun’un Atlantis hikayesini doğru kabul eden kitap, bilinen Antik medeniyetleri kendilerinden önce gelen bu neolitik kültüre dayandıran bir teori geliştirmiştir.

19. yüzyılın sonlarına doğru, efsanevi Atlantis hikayesi birçok okültist ve yeni çağ akımları tarafından kayıp kıta Mu ve Lemuria ile ilişkilendirilmiştir. Yeni çağ akımlarının büyükannesi sayılan Helena Blavatsky, Gizli Doktrin’de Atlantislilerin Eflatun’un söylediği gibi askeri bir tehdit değil kültürel kahramanlar olduklarını ve Aryan ırkından önce gelmiş dördüncü kök ırk olduklarını iddia eder. Rudolf Steiner ise, Mu veya Atlantis’in kültürel evriminden bahseder.

Ünlü medyum Edgar Cayce, 1923 yılındaki bir medyumluk seasında ilk defa Atlantis’ten bahseder, daha sonra Atlantis’in Karayipler’de olduğunu, özel bir enerji kristali ile hareket eden gemileri ve uçan araçları olan büyük bir medeniyete sahip olduklarını, fakat tamamen suya gömülmüş olduklarını iddia eder. Cayce, Atlantis’in bazı parçalarının 1968 veya 1969 yılında ortaya çıkacağını iddia etmiştir. Dr. J. Manson’un 1968 yılında Karayipler’deki Bimini adası açıklarında keşfettiği ve Bimini Yolu olarak adlandırılan bir denizaltı yapısı, kimine göre doğal bir taş dizisi kimine göre de Atlantis ülkesinin çökmüş dalgakıranlarından biridir.

Atlantis efsanesi bazı ideolojik akımlarca da benimsenmiştir. Bazı sosyalistler Eflatun’un anlattığı Atlantis toplumunu erken sosyalist ütopya olarak kabul etmişlerdir. Nasyonal sosyalist (Nazi) teoristleri de Atlantis efsanesine ilgi göstermişlerdir. 1938 yılında Heinrich Himmler, beyaz Atlantislilerden son kalanları keşfetmek umuduyla Tibet’e bir araştırma gezisi düzenlemiştir. 1934 tarihli Modern Dünyaya İsyan kitabının yazarı Julius Evola’ya göre Atlantisliler, kuzeyli süper ırktandı (hyperborean). Benzer şekilde, 1930 tarihli 20. Yüzyılın Miti adlı kitabın yazarı Alfred Rosenberg de bir Kuzey-Atlantisli ya da Kuzey-Aryan ırkın varlığından sözetmiştir.

Atlantis adasının olası lokasyonları Akdeniz içi ve dışı olmak üzere iki grupta incelenebilir. Akdenizdeki olası yerlerinin başında Santorini adaları gelmektedir. Bunun dışında Girit, Sardinya, Kıbrıs, Malta veya Ponzar gibi başka adalar da önerilmiştir. Ayrıca Türkiye’deki Truva, Tartesso, Tantelus (Manisa’da) ve İsrail’de Sina ve Kenan da olası yerler arasında gösterilmiştir. İ.Ö. 17.-15. asırlarda Tera volkanının patlamasıyla kayıplara karışan Girit’teki Minoan medeniyeti de olası adaylardan biridir. Bütün bu yerlerin, Eflatun’un hikayesiyle en az bir ortak bir noktası bulunmaktadır.

Akdeniz dışındaki olası lokasyonları olarak Karayipler, Endülüs bölgesi, Antartika, Endonezya, Bermuda Üçgeni ve Kanarya adaları sayılabilir. Ayrıca, Karadeniz’de Boğazlar, Sinop ve Ancomah (Trabzon yakınlarında) da önerilen yerler arasındadır. 2003 yılında Azak denizi’nin efsanevi Atlantisin bulunduğu yer olduğu iddia edilmiştir. Kuzeyde İsveç, İrlanda ve Kuzey Denizi’nin yanı sıra, Pasifik ve Hint Okyanus’unda pek çok yer de olası Atlantis lokasyonları arasında sayılmıştır.

Kayıp kıta Atlantis, ezoterik akımlar için de büyük önem taşımaktadır. Aleister Crowley, Atlantis’in ezoterik hikayesini kaleme almıştır. Atlantis yeryüzünde evrimlerini tamamlamış sayısız kadim uygarlıklardan birisidir ve Atlantis’e ait bilgiler kuşaklar boyunca mitoslar, destanlar şeklinde günümüze kadar aktarılmıştır.

Ayrıca Bkz. Mu (Kayıp Kıta), Lemuria, Agartha, Helena Petrovna Blavatsky (HBP)

ARAMA

Google

COPYRIGHT

EZOTERİK SÖZLÜK, konunun meraklılarına bilgi vermesi amacıyla yayınlanmaktadır. Bu sözlükte yayınlanan tüm maddelerin telif hakkı yazarına aittir. İzinsiz ve link vermeden kopyalanıp yayınlanamaz.
 
pageviews