Beyin Kontrolü

Beyin kontrolü, bir bireyin düşüncelerini, duygularını ve kararlarını etkilemeye yönelik olarak kullanıldığı söylenen tartışmalı bir takım teori ve yöntemler için kullanılan genel bir terimdir. Bu tür yöntemleri uyguladığı söylenen kültler ve konuyla ilgili çeşitli komplo teorileri yaygın bir şekilde tartışma konusu olmaktadır.

Beyin kontrolünün, gizli örgütlerin adam toplamak, hükümetlerin zanlılara suçlarını itiraf ettirmek, sanayinin tüketici tercihlerini manipüle etmek, ayrıca psikolojik operasyon yapmak ve kamu görüşünü yönlendirmek amaçlı olarak kullandığı iddialar arasındadır. Benzer iddialar zaman zaman mahkemelerde yargılanan zanlılar tarafından ortaya atılmaktadır.

Aslında, bu amaçla yapılan gerçek bazı çalışmalar bulunmaktadır. MKULTRA, CIA’nin beyin kontrolü araştırma programının kod adıydı. 1950’lerde başlamış ve 1960’ların sonuna kadar devam etmişti. Deneysel programın, insanları manipüle etmek için sadece ilaçlar değil aynı zamanda elektronik sinyaller de kullandığı ortaya çıkmıştır. Fakat çalışma daha çok LSD adı verilen kimyasal bir madde üzerinden devam etmiş ve iddiaya göre pek çok insana bilgileri dışında bu madde verilmiştir. Deneyin beyin kontrolünde gerçekten başarılı olup olmadığı belli değildir. Deneyle ilgili dokümanların imha edildiği söylenmektedir.

Beyin kontrolü veya insan davranışlarının yönlendirilmesinde görüntülü medyanın kullanıldığı iddiası da önemli komplo teorileri arasında sayılmalıdır. Özellikle, normal bir program içine gizlenen çok çok kısa süreli görüntü parçalarıyla insanların belli bir ürüne karşı edilgen bir duruma sokulabildiği iddia edilmiştir. Diğer yandan, bu tür yöntemlerle insanların suça yönlendirilebildiği veya belli bir politik görüşe zorlanabildiği da öne sürülmektedir.

Psikiyatr Robert Jay Lifton, 1961 tarihli “Düşünce Reformu ve Totaliterliğin Psikolojisi: Çin’de Beyin Yıkama Üzerine Bir Çalışma” isimli kitabında, Kore ve Çin’de savaş esirleri üzerinde fiziksel ve ruhsal baskı yöntemleri ile kendileri farkına varmadan beyin yıkama çalışmaları yapıldığını iddia etmiştir. Buna göre, şu baskıcı yöntemler kullanılıyordu: çevre kontrolü, mistik manipülasyon, itiraf, kendi kendini kutsallaştırma, kutsal bilim atmosferi, çok anlamlı dil, doktrinasyon ve kişiliği parçalamak.

Lifton’un çalışmalarına dayanan Margaret Singer, “Aramızdaki Kültler” adlı kitabında, uygun atmosferi oluşturmak koşuluyla, fiziki ve ruhsal baskı olmadan da düşünce devrimi gerçekleştirilebileceğini iddia etmiştir. Buna göre, kişinin günlük planını ve muhitini kontrol altında tutmak, güçsüzlük hissi oluşturmak, önceki şartlanmışlıkları yıkmak ve istenen davranışları getirmek için ödül-ceza sistemi koymak, insanlara kendileriyle ilgili bir sorun olduğunu düşündürtecek kısır bir mantık örgüsü kurmak gibi yöntemlerle düşünceler değiştirilebilmektedir.

Beyin kontrolünün bir başka boyutunu da, sosyal psikoloji taktikleri oluşturmaktadır. Bu, psikolojik harekat olarak da değerlendirilmektedir. İtaat, uyum, uyumsuzluk, ikna, tepki, suçlama ve duygusal manipülasyon gibi iyi işlenmiş sosyal psikoloji taktikleri ile kitlelerin düşünceleri yönlendirilmektedir.

Bu teorinin en önemli savunucularından biri Amerikan Psikoloji Birliğinde başkanlık da yapmış olan Philip Zimbardo’dur. Zimbardo şöyle demektedir:

“Beyin kontrolünü, başkaları üzerinde itaat, uyum, inanç, davranış ve değer değişikliği sağlamak üzere bireysel, sosyal ve kurumsal bütün imkanları seferber eden bir olgu olarak görüyorum. Bu yolla, bireysel veya kolektif seçme özgürlüğünden, insanların algılarını, motivasyonlarını, idraklerini ve davranış biçimlerini değiştiren veya çarpıtan belli odaklar lehine vazgeçilmektedir.”
Sosyal psikoloji araştırmacısı Robert Cialdini, Nüfuz, Bilim ve Uygulama (Influence, Science and Practice) isimli kitabında, insani ilişkilere dayanak teşkil eden bazı bilinçdışı prensiplerin hissettirilmeden kullanılmasıyla düşünce kontrolünün mümkün olduğunu göstermektedir. Kitabında insanların düşüncelerini manipüle etmek için en çok kullanılan sosyal kuralları şöyle sıralamaktadır: Mütekabiliyet, Teslimiyet ve Tutarlılık, Sosyal Delil, Sevimli Hırsız, Yönlendirilmiş Saygı, Yönetmeye Layık Olanların Kıtlığı. Bu altı geniş kategoriyi kullanarak hafif veya aşırı pek çok beyin kontrolü örneği göstermekte, ve bunlara karşı nasıl uyanık olabileceğimize dair öneriler getirmektedir.

Anthony Stahelski de çeşitli örgütlerce kullanılan sosyal koşullandırma yöntemlerini incelemiş ve kabaca beş safha belirlemiştir: Kendini grupla ifade etme, kişisel kimlikten sıyrılma, düşmanların bireysel kimliklerinden soyutlanması, düşmanların insandışı gösterilmesi, düşmanların şeytanla özdeşleştirilmesi.

Beyin kontrolü ile ilgili pek çok komplo teorisi bulunmaktadır. Bu teorilerin hükümetlerin veya istihbarat servislerinin bireyler üzerinde bu amaçla çeşitli işkenceler uygulamasından, uzaylıların, görünmeyen üstadların veya gizli örgütlerin olağandışı yöntemlerine, hatta uydularla beyin kontrolüne kadar pek çok varyasyonu bulunmaktadır. Elektronik sinyallerle beyin kontrolü yapıldığına ilişkin senaryoların temelinde ABD’nin MKULTRA programı bulunmaktadır. Uydular ve radyo-televizyon vericileri yanında bugün GSM istasyonlarının da potansiyel beyin kontrolü araçları arasında olduğu iddia edilmiştir.

ARAMA

Google

COPYRIGHT

EZOTERİK SÖZLÜK, konunun meraklılarına bilgi vermesi amacıyla yayınlanmaktadır. Bu sözlükte yayınlanan tüm maddelerin telif hakkı yazarına aittir. İzinsiz ve link vermeden kopyalanıp yayınlanamaz.
 
pageviews