Şiilik

İslam peygamberi Hz. Muhammed’in ölümünden sonra Hilafet’in Hz. Ali’nin ve soyunun hakkı olduğunu ve önceki üç halifenin bu hakkı gaspettiğini öne süren bir zümre ortaya çıkmıştı. İslam dünyası ilk iç savaşını da Hz. Ali taraftarları ile ona karşı olanlar arasında yaşamıştı. Hz. Ali’nin hariciler tarafından şehit edilmesinden sonra da, onun soyundan başkasının hilafetini kabul etmeyenler Şiilik adında ayrı bir hizip olarak varlıklarını devam ettirdiler.

Şiiler de bir süre sonra kendi aralarında ikiye ayrıldılar. “Oniki imam şiası” ve “yedi imam şiası” olarak bilinen bu iki grup Cafer-i Sadık’a kadar imametin devamı konusunda mutabıktır. Bugün İran başta olmak üzere en büyük Şii grup olan oniki imam şiası imametin Cafer-i Sadık’ın oğlu İmam Musa’ya geçtiğine inanırken, yedi imam şiası diğer oğlu İsmail’e bağlıdır.

İsmaililer, İsmail’in oğlu olan İmam Muhammed’in 770 yılında ortadan kaybolmasından sonra onun birgün beklenen Mehdi olarak geri döneceğine inanmaktaydılar. Fakat, 873 yılında ortaya çıkan bir adam İsmaili hareketin yönünü değiştirdi ve yeraltına çekilmesine neden oldu. Bu kişi İslam dünyasında Batıniliği baştalan Abdullah İbn-i Meymun’du.

Şianın Sünnilikten temel farkı imamete ilişkin görüşlerinde yatmaktadır:

1) İmamlık sadece Hz. Ali ve soyunun hakkıdır, başka birisi bu makama sahip olamaz.
2) İmam, yeryüzünde Allah'ın halîfesidir. Bu halife Allah'ın nurunu özünde toplamıştır. İmamet makamında bulunan kişinin her sözü ilâhî bir emir niteliğine sahiptir.
3) İmamlar yanılmazlar, suç islemezler, bu bakımdan, masumdurlar.
4) Din ve iman bu mezhebe inanmakla mümkün olur. Dine bağlanmak İmam'a tâbi olmayı kesinlikle gerektirir.

Ayrıca Bkz. Batınilik

ARAMA

Google

COPYRIGHT

EZOTERİK SÖZLÜK, konunun meraklılarına bilgi vermesi amacıyla yayınlanmaktadır. Bu sözlükte yayınlanan tüm maddelerin telif hakkı yazarına aittir. İzinsiz ve link vermeden kopyalanıp yayınlanamaz.
 
pageviews