Tasavvuf

Tasavvuffun semantik olarak Arapça yün anlamındaki “suf,” Hz. Muhammed’in özel olarak eğittiği “ashab-ı suffa” veya Yunanca hikmet anlamındaki “sophia” kökünden geldiği iddia edilmiştir. Terim anlamıyla tasavvuf (sufizm) İslam içinde gelişen ve onun mistik yönü olarak nitelendirilen bir gelenektir. Tasavvuf, Allah’ın aşkın birliği, ilahi aşk ve insanlara hizmet gibi temalarla örülmüştür. İslam dünyasında bu akımın 8. yüzyılda Hasan Basri ile başladığı kabul edilir. Daha sonra tarikatlar etrafında örgütlenerek İslam dünyasının hemen her bölgesine nüfuz etmiştir.

Genel olarak tasavvuf ehli, her şeriatın bir zahiri ve bir de batını olduğunu kabul etmektedirler. Bu açıdan bazı sufiler, sufizmin kökünün İslam öncesine dayandığını ve ondan daha büyük önem taşıdığını da ileri sürmektedirler. Bugün özellikle Batıda aktif olan ve teolojik anlamda İslam’la çok az bağlantısı bulunan birçok sufi hareket vardır. Fakat bunun yanında şeriatın zahirine de aynı şekilde sahip çıkan, ve ortodoks İslam anlayışına sıkı sıkıya bağlı birçok tarikat da mevcuttur.

Tasavvufta bir şeyh ve müritler bulunur. Allah’ın veli kulu ve peygamberin manevi varisi kabul edilen şeyhler, müritlerine rehberlik eder ve seyr-i süluk denen manevi yolculuklarını tamamlamada yardımcı olur. Bir şeyhe ihtiyaç duymadan bunu yapabildiklerine inanan ve kendilerine Üveysi diyen mutasavvıflar da vardır. Hemen her tarikatın mevcut şeyhten başlayarak Hz. Muhammed’e kadar ulaşan bir şeyhler zinciri (silsile) bulunmaktadır. Nakşibendi tarikatında zincirde Hz. Muhammed’den bir önceki halka Hz. Ebubekir’dir. Bunun dışındaki tarikatlarda Hz. Muhammed’den önceki isim Hz. Ali’dir.

Tasavvuf en temel haliyle, kalbi kötü huylardan temizleyip, kamil insan olabilme yolunda ilerlemektir. Fakat aynı zaman Allah’a ulaşma gibi kutsal bir amacı daha vardır. Hz. Muhammed’in "Nefsini bilen Allahı bilir" hadisini yaşam biçimi kabul eden sufiler, kamil insan olma yolunda şeyhlerinin rehberliğinde eğitimden geçerler. Bu eğitimden geçenler Şeyh tarafından icazet alıp başkalarına rehberlik yapmaya hak kazanabilir.

Tasavvufa göre, iki tür ilim vardır. Biri, sözel bilgiler yani zâhir ilmi, diğeri ise sadece iç temizliği ile elde edilebilen bâtın ilmidir. Buna göre, şeriat dahil olmak üzere, söze dayanan teorik bilgilerin tümü sözel bilgidir. Bu bilgiler dıştan okunarak elde edilebilir. Oysa iç bilgi, dıştan okunarak elde edilemez, bu bilgi insanın içinden doğarak gelir ve gerçek bilgi budur.

Tasavvufun kolları tarikatlardır. Belli şeyhler tarafından sistemleştirilen tarikatlar, bu şeyhlerin isimleri ile anılmışlardır. Tarikatların en önemlileri şunlardır:

  • Abdulkadir Geylani (Kadiriye tarikatı)
  • Ahmed Er Rufai (Rufaiye tarikatı)
  • Ahmet El Bedevi (Bedeviye tarikatı)
  • Ebul Hasan Şazili (Şazili tarikatı)
  • Mevlana Celaleddin Rumi (Mevleviye tarikatı)
  • Hacı Bektaşı Veli (Bektaşiye tarikatı)
  • Ömer Sıracettin Halveti (Halvetiye tarikatı)
  • Muhammed Bahauddin Nakşibendi (Nakşibendiye tarikatı)
  • Hacı Bayram-ı Veli (Bayramiye tarikatı)
  • Aziz Mahmud Hüdayi (Celvetiye tarikatı)
Sufizmde Allah’a ilişkin olarak iki tür görüş vardır. Bunlardan birincisi Vahdet-i Vücud denilen Tanrı’dan başka hiç bir şeyin varolmadığı inancı, diğer ise Vahdet-i Şuhud denilen Tanrı’dan başka müşahede edilen hiç bir şeyin olmadığı inancıdır. Vahdet-i Vücud inancının en büyük savunucusu İbn Arabi’dir. Vahdet-i Şuhud’u savunan en büyük mutsavvıf ise İmam-ı Rabbani’dir.

Tasavvuf düşüncesi 10. ve 11. yüzyıldan itibaren, Buhara, Herat gibi İslam merkezlerinde gelişmiştir. Türkler bu asırlarda tasavvufla tanışmışlar ve büyük ölçüde bu yolla müslüman olmuşlardır. İslam’ın ve tasavvuf düşüncesinin Türkler arasında yayılmasında Ahmed Yesevi'nin ve müritlerinin büyük rolü olmuştur.

ARAMA

Google

COPYRIGHT

EZOTERİK SÖZLÜK, konunun meraklılarına bilgi vermesi amacıyla yayınlanmaktadır. Bu sözlükte yayınlanan tüm maddelerin telif hakkı yazarına aittir. İzinsiz ve link vermeden kopyalanıp yayınlanamaz.
 
pageviews