Hurufilik (Hurufiyye)

İran, Azerbaycan ve Türkiye'de 14. ve 15. yüzyıllarda etkin olan bir din veya sapkın bir tarikattir. Adını Arapça'da harfler demek olan "huruf" kelimesinden almıştır. Hurufiliğin kurucusu Fazlallah Astarabadi (1340-1394) olup lakabı Naimi’dir. İran’ın Astarabad şehrinde doğan ve genç yaşlardan itibaren sufizm’e ilgi duyan Fazlallah özellikle Hallac-ı Mansur’un felsefesinden etkilenmiştir.

1370’li yıllardan itibaren şeyh sıfatıyla kendi görüşlerini yaymaya başlamıştır. Tebriz’de Celayir hanedanının sarayında kabul görmüştür. O tarihlerde henüz genel sufizm akımı içinde yer alırken sonradan ezoterik (Batıni) bir felsefeye yönelmiştir.

Fazlullah’ın en önemli eseri Cavidan El Kebir’dir. 1386 Yılından başlayarak Isfahan’da kendi sistemini yaymaya başlamış, daha sonra bir süre bir mağarada inzivaya çekilmiştir. Bu dönemde kendisinin “Mehdi” olduğunu ileri sürmüştür. Çevresinde yedi kişilik bir çekirdek kadro oluşturmuş, bu yedi kişinin çabaları sonucunda yeni inanç hızla yayılmaya başlamıştır. Kısa sürede çeşitli toplumsal kesimlerden kişiler yeni akımın çevresinde toplanmaya başlamıştır.

Timur hanedanını kendi görüşleri doğrultusunda ikna etmeyi başaramayınca, Timur’un oğullarından Miranşah tarafından Nahçıvan’daki Alıncak kalesinde 1394’de idam edilmiştir. Hurufi önderlerinden Ahmed Lur’un 1427’de Şahruh’a karşı bir suikast eylemine girişmesinden sonra, müritlerden bir çoğu yakalanıp öldürülmüştür. 1467’de ise Karakoyunlu hükümdarı Cihanşah’a karşı bizzat Fazlullah’ın kızının önderliğinde bir ayaklanma hareketi de şiddetle bastırtılmış ve isyanın önderi, beş yüz kadar taraftarı ile yakalanıp idam edilmiştir.

Bu olaylardan sonra Hurufiler’in büyük çoğunluğu Anadolu’ya sığınmışlardır. Bundan önce de, Hurufiliğin Anadolu’da Mir Şerif ve özellikle büyük Azeri ozanı İmadeddin Nesimi tarafından yayıldığı kaynaklarda yer almaktadır. Mir Şerif Anadolu'ya Fazlullah’ın eserleri başta olmak üzere bir çok Hurufi kitapları getirmiş, Fazlullah’ın önde gelen halifelerinden Nesimi de Anadolu’da geniş boyutlu bir propaganda yürütmüştür. Hurufilerin etkin bir propaganda yürüttükleri, Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı sarayına kadar girmiş olmalarından anlaşılabilir.

Ulemayı telâşa düşüren bu gelişme, Vezir Mahmud Paşa’nın ve Mevlânâ Fahreddin-i Acemî'nin gayretiyle engellenmiş ve hurufiler cezalandırılmıştır. Bu kişiler hurufiler’in “hulûl" inancına (Tanrı’nın yarattıklarında meydana çıktığına dair inanç) sahip oldukları konusunda genç padişahı uyarmışlardır. Fatih’in huzurunda yapılan bir tartışma sonunda hurufiler’in gerçekten “hulûl” inancına sahip oldukları görülmüş ve bunun üzerine sultanın buyruğu ile tutuklanmış ve idam edilmişlerdir. Bundan sonra Anadolu ve Rumeli'deki Hurûfîler, kendilerini gizleyerek varlıklarını devam ettirmişler, sonradan özellikle Alevi-Bektaşiler’e ve kısmen de diğer tarikatlere inançlarını aktararak tarihe karışmışlardır.

Fazlullah, Kur'an'ı Yahudi gizemciliği olan Kabalistik harf sistemiyle izah etmeye çalışır. Hurufilikte 7 rakamı anahtardır ve gerek Kur'an'daki Fatiha suresinin ayetleri, gerek imanın şartları gerekse de yüzdeki ana yedi nokta hep 7 rakamını işaret eder. Bu sebeple insan da hakikat için anahtardır.

Aslında, asırlar boyunca bir takım harf ve rakamlar mukaddes sayılmış ve bunlara muhtelif anlamlar verilerek, Allah'a mahsus sırların bunlarda gizlendiği düşüncesi kabul edilmiştir. Buna benzer inançlar eski Hind'de, Yunan'da, Mısır'da, Musevîlik ve Hıristiyanlıkta da mevcuttur.
Fazlullâh'a göre, Allah gizli bir hazine olup, her şeyin hakikati, mevcudiyeti ve ruhu ise seslerdir. Gizli bir hazine olan Allah'ın ilk tecellisi kelâm şeklinde görülen seslerden ibarettir. Sesin kemâli kelâm, yani sözdür. Kelâm ise ancak insanlarda zuhûr eder ve kendisini sesle gösterir. Kelâm bir takım unsurlar halinde bazı şekiller alır. Bu unsurlar Arap ve Fars Alfabelerinin yirmi sekiz ve otuz iki harfidir.

Hurûfilerde, Kur'ân'ın sırrının yirmidokuz sûrenin başında gelen hurûf-ı mukattaâtda toplandığı kabul edilmiştir. Bu harfler ondört adettir: elif-lam-ra-kef-he-ye-ayn sın-tı-sın-ha-mim-gaf-nun.

Hurufilere göre son peygamber Fazlullah’tır. Her peygamber kendinden önce gelen peygamberlerin sırlarının anlamını çözmektedir, Fazlullah ise son peygamber olduğu için önceki peygamberlerin bildirdiklerinin anlamını çözecek anahtara sahiptir. Hurufiler evrenin üç temel dönemi olduğu kabul ederler. Peygamberlik, İmamlık ve Tanrılık. Âdem ile başlayan ve Hz.Muhammed ile sona eren dönem peygamberlik, Hz.Ali ile başlayan ve onbirinci İmam Hasan Askeri ile biten dönem İmamlık dönemleridir. Fazlullah ile Tanrılık dönemi başlamıştır ve tüm peygamberler Fazlullah'ı müjdelemişlerdir.

Kabala'da harflerin herbirinin sayısal değerinin oluşu ve Kutsal Metin'de sayısal değerlerin aranışı Hurufilerde de sözkonusudur.

Hurûfîler bütün dinî hükümleri kendi düşünceleri doğrultusunda izah ederler. Kelime-i Şehâdet, namaz, oruç, hac ve zekât gibi bütün dinî hükümler te'viller ile hep yirmisekiz ve otuziki harfe tatbik edilerek açıklanır.

Hurufilerde Hac, Fazlullah'ın öldürüldüğü yeri ziyaret, Şeytan taşlama Fazlullah'ı öldüren Timur'un oğlu Miranşah'ın Kalesi'ni taşlamaktır.

ARAMA

Google

COPYRIGHT

EZOTERİK SÖZLÜK, konunun meraklılarına bilgi vermesi amacıyla yayınlanmaktadır. Bu sözlükte yayınlanan tüm maddelerin telif hakkı yazarına aittir. İzinsiz ve link vermeden kopyalanıp yayınlanamaz.
 
pageviews